kapat× Destek 0212 549 58 75
Zaman, durmadan akan bir nehir gibi, bizi peşinden sürüklüyor. Hayatın içinde, bazen bizim planlarımıza uyan bir akış yakalarız, bazen de biz onun ritmine ayak uydurmak zorunda kalırız.
17 Nisan 2025|Blog
Zamana Uyum Sağlamak: Üretim, Tüketim ve Ekonomi Üzerine Bir Bakış

 

“Zaman sana uymazsa, sen zamana uy.” Sözünde de belirtildiği gibi Bugün, dünya ekonomisinde de benzer bir durum yaşanıyor. İthalatın artışı, yerli üreticinin ve sanayicinin omuzlarına ağır bir yük bindiriyor. İç piyasanın zorlanması, küçük ve orta ölçekli işletmelerin ayakta kalma mücadelesi vermesi, ekonomik dengelerin değişmesi aslında yeni bir çağın habercisi. Bu süreçte en önemli sorulardan biri şu: Kendimizi bu değişime nasıl adapte edebiliriz?

Tam da burada, “El atına binen tez iner.” atasözü devreye giriyor. Yani, başkalarının gücüne, kaynaklarına ve üretimine bağımlı bir ekonomi yaratmak, uzun vadede sürdürülebilir bir strateji değil. Kendi sanayicisini, üreticisini ve girişimcisini desteklemeyen bir ekonomi, günün sonunda kendi ayakları üzerinde durmakta zorlanacaktır. Küreselleşme elbette kaçınılmazdır; ancak, her ülkenin kendi üretim kapasitesini koruyarak rekabet etmesi gerekir. Tüketim çılgınlığı ve ithalata dayalı büyüme modelleri, kısa vadede refah sağlasada, uzun vadede ekonomiyi dışa bağımlı hale getirir.

 Asıl mesele, sahip olduklarımızdan çok, neye ihtiyacımız olduğudur. “Hayatta en çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır.” Tüketim toplumlarının körüklediği “daha fazlasına sahip olma” isteği, insanları ve ekonomileri büyük borç yükleri altına sokuyor. Oysa asıl zenginlik, israfı azaltmak, yerli üretimi desteklemek ve sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etmektir. Bugün Türkiye’de birçok yerli üretici, ithal ürünlerin düşük maliyetli rekabetine karşı mücadele veriyor. Ancak bu mücadelede yalnız bırakıldıklarında, ayakta kalmaları zorlaşıyor.

 Bu süreçte en büyük handikaplardan biri de iletişim kopukluğudur. Toplumun farklı kesimleri, iş insanları, politika yapıcılar ve tüketiciler arasındaki uyumsuzluk, çözüm üretmeyi zorlaştırıyor. Burada rahmetli Can Yücel’in sözünü hatırlayalım: “En uzak mesafe ne Afrika’dır ne Çin ne Hindistan. Ne seyyareler ne de yıldızlar geceleri ışıldayan. En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir birbirini anlamayan.”

 İthalatın artışı, yerli üretimin zorlanması ve ekonomik dengenin bozulması sadece bir rakam meselesi değildir. Bunlar, bir toplumun ortak akılla ele alması gereken meselelerdir. Eğer birbirimizi dinlemez, ortak çözümler üretmezsek, sadece rakamlara takılıp kalırız. Oysa asıl mesele, insanların birbirini anlaması, birlikte hareket etmesi ve ortak bir vizyon geliştirmesidir.

 Bugün, değişimin tam ortasında duruyoruz. Ya zamana uyup bu süreci iyi yöneterek kendi geleceğimizi inşa edeceğiz ya da başkalarının kurduğu düzene uyum sağlamak zorunda kalacağız. Seçim bizim.

teklifbuton.png
iletisimbuton.png
wpbuton.png
Çerez Kullanımı

Çerezler (cookie), devkas.com.com web sitesini ve hizmetlerimizi daha etkin bir şekilde sunmamızı sağlamaktadır. Çerezlerle ilgili detaylı bilgi için Gizlilik Politikamızı ziyaret edebilirsiniz.

X